G Sözlüğü (Deyim)

21 Şubat 2009 tarihinde tarafından eklendi.

Göz göre göre : -1. Herkesin gözü önünde. -2. Çok açık olduğu hal­de.
Göz göze gelmek : Bakışları karşılaşmak.
Göz gözü görmemek: Sis, toz, duman gibi engeller yüzünden hiçbir şey görülmez olmak.
Göz hakkı : İmrenilecek bir şeyden görenlere verilen pay.
Göz kamaştırmak : -1. Görmeyi bulanıklaştırmak. -2. Güzel bir şey bü­yük hayranlık uyandırmak.
Göz kırpmak (birine) : -1. Gözkapağını bilinçli ya da bilinçsizce açıp kapamak. -2. Bir kimsenin halini hatırını gözünü açıp kapayarak sor­mak. -3. Söylediği sözün doğru olup olmadığını yanındakine işaretle anlatmak için gözünü açıp kapamak. -4. Bir erkok bir kadınla dostluk kurmak için gözünü açıp kapayarak işaret etmek.
Göz koymak (bîr şeye, birine) : Onu elde etmeyi amaçlamak.
Göz kulak olmak (bir şeye, birine) : -1. Onu korumak amacıyla gözet­lemek. -2. Ne olup bittiği hakkında görerek, duyarak bilgi toplayarak.
Gözleri açılmak : -1. Uyanmak. ~2. Bilinçlenmek; gerçeklerin, olup bi­tenlerin farkına varmak.
Gözleri bayılmak : Uyku, istek gibi bir durum gözlerinden anlaşılmak.
Gözleri dolmak (dolu dolu olmak) : Sevinçten ya da üzüntüden ağla­yacak kadar duygulanmak.
Gözleri (gözü) dönmek: -1. Hastalık nedeniyle gözlerin renkli bölü­mü görünmez olmak. -2. Aşırı istek ya da öfkeden ötürü saldıracak duruma gelmek.
Gözleri fattaşı gibi açılmak : Hayretten, şaşkınlıktan dolayı gözleri nor­malden çok açılmak.
Gözleri fıldır fıldır (oynamak): Zekice, meraklıca, çapkınca (bakmak).
Gözleri kamaşmak: -1. Çok ışık nedeniyle çevreye bakamaycak duru­ma gelmek. -2. Hayran olmak, büyülenmek.
Gözleri kan çanağına dönmek : Uykusuzluktan ya da çok ağlamaktan ötürü gözleri çok kızarmak.
Gözleri (gözü) kapanmak : -1. Ölmek. -2. İyice uykusu gelmek.
Gözlerinden okumak (bir şeyi): Düşünce ve niyetlerinin ne olduğu­nu bakışlarından anlamak.
Gözlerine inanamamak : Gördükleri karşısında şaşkına dönmek, gör­düklerine inanamamak.
Gözlerini açmak (biri) (birinin) : -1. Uyanmak. -2. Birisinin bilinçlen­mesine çalışmak.
Gözlerini alamamak (bir şeyden, birinden): Duyduğu hayranlık ne­deniyle bakışlarını onun üzerinden ayıramamak.
Gözlerini faKaşı gibi açmak : Şaşkınlıkla, hayretle bakmak
Gözlerinin içi gülmek: Sevinci gözlerinin parıldamasından belli ol­mak, yüzünden olduğu anlaşılmak.
Gözleri sulanmak: Hastalık, güneşe bakma ya da sevinçten ötürü gözlerinden yaş gelmek; gözleri yaşarmak.
Gözleri velfecri okumak : Gözlerinden zeki, fakat oynak, kurnaz, hileci olduğu anlaşılmak.
Gözleri yaşarmak: -1. bk. Gözleri sulanmak. -2. Duygulandırın bir durum ya da olay karşısında ağlayacak gibi olmak.
Gözleri (gözü) yollarda (yolda) kalmak : Sevilen bir kimseyi özlemle beklemek.
Göz nuru dökmek: İyi bir yapıt ortaya koymak İçin dikkatli ve yorucu bir çalışma yapmak.
Göz önünde tutmak (bulundurmak) (bir şeyi) : Bir şeyin nasıl sonuç­lanacağını, gerçekleşmesinin hangi koşullara bağlı olduğunu düşün­mek (Kars. Dikkate almak, hesaba katmak.)
Göz önüne getirmek (bir şeyi) : Onun nasıl olacağını düşünmek, onu gözünde canlandırmak, tasarlamak.
Göz süzmek : Göz kapaklarını hafifçe birbirine yaklaştırarak nazlı nazlı bakmak.
Göz ucuyla bakmak (bir şeye): Başını çevirmeden gözleriyle yan­dan, sezdirmeden bakmak.
Gözü aç : Paraya, mal mülke doymak bilmeyen (kimse); aç gözlü.
Gözü açık gitmek : Yapmak istediklerini gerçekleşti re meden ya da ya­pılmasını istediklerini görmeden ölmek.
Gözü açılmak : Ne olup bittiğini anlayacak düzeye gelmek, bilinçlen­mek, gerçekleri görmeye başlamak. –
Gözü alışmak (bir şeye) : İyi seçemediği bir şeyi bir süre sonra net olarak görmeye başlamak.
Gözü arkada kalmak : Ayrıldığı kişinin ya da işin ne olduğunun mera­kı içinde olmak.
Gözü dalmak : Gözünü bir noktaya dikip dalgın dalgın bakmak.
Gözü dışarda : -1. Evli olduğu halde başka kadınlarla ilişki kuran (kim­se). -2. Oturduğu ya da çalıştığı yeri bırakıp başka yere gitmek iste­yen (kimse).
Gözü doymak : İstediğini elde ettikten sonra fazlasını istemez olmak.
Gözü dönmek: Aşırı istek, Öfke gibi duyguların etkisiyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek.
Gözü dünyayı görmemek: Hiç kimseye ya da şeye önem verme­mek; sadece önem verdiği kimseyle ya da şeyle ilgilenmek.
Gözü gönlü açılmak: Neşelenmek, keyiflenmek.
Gözü gönlü tok: Bulduklarıma yetinen, fazlasını istemeyen (kimse); gönlü tok.
Gözü hiçbir şey görmemek : -1. bendini bütünüyle işine verip hiçbir başka şeyle ilgilenmez olmak -2. Öfkesinden ötürü sonucunun ne olacağını bilmediği kötü işler yapacak duruma gelmek
Gözü ısırmak (birini): Onu bir yerden tanıyacak gibj olmak; biri ona tanıdık gibi gelmek
Gözü ilişmek (bir şeye): Onu farkında olmadan görmek
Gözü kalmak : Beğenip de elde edemediği bir şeyi istemekte devam etmek
Gözü kapalı: -1. Düşünmeden, güvenle, hiç duraksamadan. -2. Çevre­sinde olup bitenlerden habersiz.
Gözü kara : Korkusuz, cesur (kimse).
Gözü kararmak : -1. Başı dönüp bayılacak gibi olmak. -2. Ne yaptığını
bilmez duruma gelmek. Gözü keskin: -1. Uzakları iyi görebilen (kimse). -2. İncelikleri fark
eden (kimse).
Gözü kesmek (bir şeyi) (birini) : Bir işi kendisinin ya da adı geçen ki­şinin yapabileceğine inanmak
Gözü korkmak : Tehlikeli bir işe girişmekten kaçınmak Gözü kör olsun : -1. “İstemiyorum, vazgeçtim.” anlamında -2. Gerek­sinme duyulan şeyin yokluğu karşısında da söylenir.
Gözüm çıksın : “Doğru söyle miyprsan» gözlerim kör olsun.” anlamın­da.
Gözüm görmesin (birini, bir şeyi) : “Artık onu görmek istemiyorum.” anlamında.
Gözün aydın : “Seni sevindiren olay kutlu olsun.” anlamında.
Gözünde büyümek (bir şey) : Bir şey olduğundan daha büyük ve güç görünmek.
Gözünde büyütmek (bir şeyi) (birini) : Onu abartmak, olduğundan büyük ve önemli görmek.
Gözünden kaçmak : Görememek, farkına varamamak.
Gözünden uyku akmak : Çok uykusu gelmek.
Gözünde tütmek (bir şey, yer, kimse) : Onu çok özlemek; burnunda tütmek.
Gözüne batmak :‘ Tedirgin etmek, çok gelmek.
Gözüne dizine dursun : ‘Yaptığım iyilikleri hiçe sayıyorsun, Tanrı bu­nun için cezanı versin.” anlamında beddua sözü.
Gözüne girmek: Çalışkanlığı ve tutarlı davranışlarıyla bir kimsenin sevgi ve güvenini kazanmak.
Gözüne ilişmek : Onu dikkatlice aramadığı halde görmek.
Gözüne kestirmek (birini) (bir şeyi) : -1. Onun bir işi başarabileceği­ne inanmak. -2. Bir şeyi beğenmek, ele geçirebilmeyi tasarlamak.
Gözüne uyku girmemek: Hiç uyumamak, uykusuz kalmak.
Gözünü açmak: -1. Uyanık, dikkatli olmak. -2. Bîr kimseyi bilgili kıla­rak gerçekleri görmesine yardıma olmak. -3. Bir olay nedeniyle ger­çeği görmek. -4. Bir kimseyi cinsel konularda bilgili ve deneyimli kıl­mak.
Gözünü ayırmamak (alamamak) (bir şeyden, birinden): Ona sürek­li olarak bakmak, bakışlarını ondan, oradan ayıramamak.
Gözünü daldan budaktan esirgememek (sakınmamak): Olur olmaz işlere girişmekten kaçınmamak, tehlikeleri önemsememek.
Gözünü doyurmak: Bir şeyden bol miktarda vererek tatmin etmek.
Gözünü dört açmak: Çok dikkatli olmak, aldatılmamak için uyanık bu­lunmak. •
Gözünü (gözlerini) kapamak: -1. Ölmek. -2. Gormemezlikten gelmek
Gözünü (gözlerini) kan bürümek : Öfkesinden dolayı adam öldürme­ye kalkışmak.
Gözünü kırpmadan : Çekinmeden, korkusuzca.
Gözünü kırpmamak: Hiç uyumamak.
Gözünü korkutmak : Çeşitli tehditlerle o işi yapmaktan alıkoymak.
Gözünün içine baka baka : Cesaret ve soğukkanlılıkla, çekinmeden, cüret ederek.
Gözünün içine bakmak : -1. Bir kimsenin üstüne titremek. -2. Her iste­ğini yerine getirmeye hazır olmak.
Gözünün önünden gitmemek : Onu bir türlü unutamamak, anısı zihin­de canlı olarak durmak.
Gözünün önüne gelmek : Geçmişteki bir olayı, ilişki kurulan bir kimse­yi zihinde canlandırmak, tasarlamak, anımsamak.
Gözünün yaşına bakmamak : Ağlayıp sızlanmasına aldırış etmemek, acımamak.
Gözü olmak (bir şeyde, birinde) : Onu elde etmeyi çok istemek.
Gözü tok : Fazla malda, mülkte gözü olmayan (kimse); gönlü tok, gö­zü gönlü tok.
Gözü tutmak (birini, bir şeyi) : Onu beğenmek, ona güvenmek.
Gözü uyku tutmamak : Bir türlü uyuyamamak.
Gözü üstünde olmak : -1. Herkesin kıskandığı şey olmak. -2. Herkesin dikkatini çekmek.
Gözü üzerinde olmak : -1. Bir kfmsenin istenmeyen davranışlar yap­masına olanak vermemek için sürekli olarak gözetlemek. -2. Başına bir şey gelmesin diye sürekli izlemek.
Gözü yememek (bir şeyi) : Onu yapmaya bir türlü karar verememek; göze alamamak.
Gözü yılmak (bir şeyden) : Daha önce denenen ve başarısız olunan birjşi yapmaya girişmekten çekinmek.
Gözü yolda (yollarda) kalmak : Birinin gelmesini büyük bir merak ve istekle beklemek.
Gözü yüksekte (yükseklerde) olmak : Zenginliğe, yüksek mevki ye ulaşmayı amaçlamak.
Göz yummak: -1. Hataları, kusurları hoşgörüyle karşılamak. -2. Gör­mezlikten gelmek, görmemek.
Gurbete (gurbet etlere) düşmek : Çeşitli nedenlerle aile ocağından uzakta yaşamak.
Gurur duymak (biriyle, bir şeyden) : Onunla övünmek, gururlanmak.
Gururunu okşamak ; Bir kimsenin yüzüne karşi beğenilen /önlerini belirterek gurur duymasını sağlamak.
Gücü gücü yetene : “Kimin gücü kimin gücüne yetiyorsa.” anlamında
Gücüne gitmek: Bir söz ya da davranış bir kimsenin gücenmesine yol açmak; ağırına gitmek, zoruna gitmek.
Güçlük çıkarmak (birine): Bir iş yapılırken engeller, zorluklar yarat­mak; müşkilat çıkarmak, zorluk çıkarmak.
Güle güle : -1. “Sağlıcakla gidiniz, yolunuz açık olsun,” anlamında -2. Dert, üzüntü çekmeden gönül rahatlığıyla (giy, kullan.-otur vb.).
Güle oynaya : Neşeyle, seviçte.
Güler misin ağlar mısın? : Hem gülünecek, hem de üzülecek bir olay
karşısında söylenir.
Güler yüz (göstermek) (birine): Ona yumuşak, sevecen bir tavır(takınmak).
Güler yüzlü : Yumuşak, sevecen kimse İçin söylenir.
Gülüp geçmek : Bir söz ya da davranışın üzerinde durmamak, bunları önemsememek.
Güme gitmek : -1. Hiç yere yok olmak. -2. Boşu boşuna ölmek. -3. Bir söz, bir düşünce başkalarının söz ve davranışları arasında kaynayıp
gitmek. Gümrükten mal kaçırır gibi: Herkesten gizlemeye çalışarak, telaşla;
yangından mal kaçırır gibi. .
Gün almak (birinden) (bir yıldan): -1. Randevu almak, bir kimse ya da kuruluştan belli bir iş için uygun bir istemde bulunmak. -2. Bir ya­şı birkaç gün geçmek.
Günah (birinden) gitmek: Söz dinlemeyen bir kimseye son olarak uyanda bulunup rahatlamak, sorumluluğu o kişiye bırakmak.
Günaha girmek: Günah işlemek, din yönünden suç sayılan bir iş yap­mış olmak.
Günaha sokmak (birini) : Bir kimseye din yönünden suç sayılacak bir
iş yaptırmak.
Günahı (vebali) boyuna : ‘Ben senin için bir iş yapıyorum, ama yaptı­ğım iş bir suç ise sorumlusu sensin.” anlamında.
Günahına girmek (günahını almak) : Bir kimseye yapmadığı bir işin, söylemediği bir sözün sorumluluğunu yüklemek, onun hakkında kötü düşünmek.
Günahını çekmek : Yaptığı kötülüklerin cezasını çekmek.
Günahını vermez: Günahını, en değersiz, kötü şeylerini dahi vermeye­cek ölçüde cimri olan (kimse).
Günden güne : Gün geçtikçe, her gün biraz daha.
Güneş çarpmak (birine) : Güneş altında fazla kalıp hastalanmak.
Güneş olsa kimsenin üstüne doğmamak: Durumu iyi olduğu halde hiç kimseye iyilik etmemek.
Gün görmek : Mutluluk içinde yaşamış olmak.
Gün görmüş : Başından pekçok olay geçmiş, yaşam deneyimi olan (kimse).
Gün günden : Gün geçtikçe.
Gün ışığına çıkmak : Aydınlanmak, gerçekler ortaya çıkmak.
Günleri sayılı olmak : -1. Bir yerde ancak birkaç gün daha kalabilmek. -2. Ölümü yakın olmak.
Günlük güneşlik : Aydınlık, güneşli, açık, iç açıcı yer ya da hava İçin kullanılır.
Günü birliğine : Aynı gün içinde.
Günü gününe : Tam vaktinde, gününü geçirmeden.
Gününü görmek : -1. Çocuklarının, emek verdiği insanların mürüvveti­ni görmek. -2. Yaptığı kötü bir işin davranışın karşılığını görmek, ceza­sını bulmak.
Gününü gün etmek: Hiçbir sorunla ilgilenmeyip günlerini rahatça, hoşça geçirmeye bakmak.
Gürültü çıkarmak (koparmak) : -1. Gürültü etmek. -2. Tepkisini sert biçimde göstermek.
Gürültüye gelmek: Bir düşünce çeşitli nedenlerle önem kazanma­mak, onun üzerinde durulmamak.
Gürültüye getirmek (gürültüye boğmak) : -1. Bir düşünceyi ,bir işi, başka konuların araya girmesiyle görüşme dışı bırakmak. -2. Karışık­lıktan yararlanarak istediğini gerçekleştirmek.
Gürültüye gitmek : Bir düşünce, bir iş, araya başka konuların girme­siyle ilgi görmeyip unutulmak.
Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak : Korkutmalara aldırmadan işini yürütmek. (Kars. Bildiğinden şaşmamak.)
Güven beslemek (duymak) (birine) : Ona güvenmek; itimat besle­mek.
Güvendiği dağlara kar yağmak : Güvendiği kimseden yardım gelme­mek, güvendiği şey işe yaramamak.
Güven vermek : Güvenilir bir şey ya da kişi olduğu izlenimini vermek, böyle bir duygu uyandırmak; itimat telkin etmek.

Diğer Harfler

A, B, Ç-C, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S-Ş, T, U-Ü, V, Y, Z

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Uyak (Kafiye)