İçimizdeki Şeytan Özeti – Sabahattin Ali
İçimizdeki Şeytan Özeti – Sabahattin Ali
Kaynaklara ve sohbet geçmişimize dayanarak, “İçimizdeki Şeytan” romanının içeriğini ve temalarını yeniden özetleyebilirim.
“İçimizdeki Şeytan”, karanlık siyasetin insanları birbirine nasıl düşman edebileceğine işaret eden bir ibret kitabı gibi okunabilir. Aynı zamanda bireyin gelişmesini istemeyen bu siyasetin, sürüden ayrılmak isteyenlere acımasız davrandığını gösteren sayfalar içerir. Ancak romanda ele alınan “içimizdeki şeytan” kavramı, siyasetin ve iktidarın dayattığı kötülüğün ötesinde, kişinin kendi içindeki zayıflıklar, iradesizlik ve tembellikle de ilişkilendirilir.
Roman, Ömer ve Nihat adlı iki genç adamın vapurda konuşmasıyla başlar. Ömer, hayattan, okuldan, derslerden, arkadaşlardan ve kızlardan sıkıldığını, hiçbir şeyin ona çekici gelmediğini ifade eder. Kendini günden güne miskinleşmiş hisseder. Yaşamın ve yaratmanın anlamını sorgular, insanlığın yaptıklarını gülünç bulur. Yapılabilecek tek gerçek işin ölmek olduğunu, ancak bunu yapmaya bile üşendiğini söyler. Nihat ise daha gerçekçi ve pragmatik bir karakterdir. Nihat, hayatta her şeyin yaşamak için olması gerektiğini, herkesten daha iyi, daha üstün, hatta biraz zalim olarak yaşamak gerektiğini savunur. Paranın öneminden bahseder ve paranın ruhu nasıl canlandırdığını anlatır.
Vapurda Ömer, Macide adlı genç bir kızı görür ve ona karşı aniden yoğun bir duygu hisseder. Bu hissi, ilk görüşte aşkın ötesinde, dünyanın veya kâinatın teşekkül ettiği sıralardan tanıdığı birisi gibi tarif eder. Macide, siyah kıvırcık saçlı, ince boyunlu, iradeli çeneli ve doğal tavırlı olarak betimlenir. Ömer, onu gördüğü anda, ömrünün en önemli dakikalarını yaşadığını düşünür.
Daha sonra Macide ve Ömer’in akraba oldukları ortaya çıkar. Macide, Ömer’in Emine teyzesinin yakından bir akrabasıdır ve konservatuvara gitmektedir. Macide’nin babası bir hafta önce ölmüştür, ancak Macide’nin henüz haberi yoktur. Ömer bu haberi duyduğunda, içinde sevince benzer bir şey parladığını hisseder ve bundan dolayı utanır. Bunu, ahlak tarafıyla münasebete geçmeden hadiseleri muhakeme eden, daima galip gelen “hesabi” tarafının bir neticesi olarak görür.
Macide, kasabada büyük bir eşraf evinde büyümüş, ancak bu evdeki yaşayışın mektepte öğrendiklerinden uzak ve hakikat dışı olduğunu fark etmiştir. Okul arkadaşlarının dedikodularını ve sığ konuşmalarını hoş bulmazdı. Müzikle ilgilenmesi öğretmenleri Necati Bey ve Bedri tarafından desteklenmiştir. Özellikle yeni öğretmeni Bedri, Macide’deki yeteneği görmüş ve onu desteklemek istemiştir. Ancak okul müdürü Refik Bey, Bedri ve Macide arasındaki dersleri dedikodular nedeniyle iptal etmiş, Bedri’yi zor durumda bırakmıştır. Bedri bu duruma içsel bir isyan duyar ancak bu bayağılığa karşı savunma yapmanın imkânsızlığını hisseder. Macide de bu olaydan etkilenir, kendini tesadüflerin oyuncağı gibi hisseder ve Bedri ile haksızlığa uğramış olmanın yakınlığını yaşamaya başlar.
Macide’nin hayatı, orta mektebi bitirdiğinde tesadüflerin oyuncağı olmaktan kurtulur. Ancak toplumsal koşulların insanlar üzerindeki gücünü hisseder. Toplum, kız çocuklarından belli beklentilere sahiptir; örneğin müziğin, kocanın seviyesini yükseltmek için bir araç olarak görülmesi gibi.
Ömer ve Macide’nin ilişkisi hızla ilerler. Ömer, Macide’yi teyzesinin evinden alır ve kendi evine götürür. Macide bu kararı aniden verir, ailesinden ve Borçlu oldukları eniştesinin yanında kalma ihtimalinden kaçar. Ömer’le beraber gelmeyi kabul etmesinde, ondan başka kimseye inanamaması ve onu sevmesi etkili olur. Ömer ise Macide’yi alırken parasal zorluklar ve geleceğin belirsizliği karşısında endişe duyar, elinde sadece çok az para vardır. Macide’nin kendisiyle gelmesinde acımadan veya isyandan başka bir sebep olmamasını diler.
İlişkileri başladıktan sonra maddi sıkıntılar yaşamaya başlarlar. Ömer bu durumdan bunalır ve daha önce yapmayacağı şeyler düşünmeye başlar. Bir mağazada terli elleriyle bozduğu bir çift kadın çorabını farkında olmadan cebe atar. Bu olay onu derinden etkiler ve kendi içindeki bayağılığı görmesine neden olur.
Ömer, Macide’ye bu olayı anlatmaya çalışırken, Nihat gelir ve Ömer’den para bulmasını ister. Nihat, parayı dergileri ve yayınları için istediğini, bu sayede gençliği etkileyeceklerini ve düşmanlarıyla mücadele edeceklerini söyler. Nihat, Ömer’e veznedar Hafız Efendi’yi tehdit ederek para almasını önerir. Bu eylemin kişisel çıkar için değil, yüksek bir gaye için yapıldığından adi soygunculuktan farklı olduğunu iddia eder. Ömer bu tekliften tiksinti duyar. Ömer’in bu çorap hırsızlığı ve Nihat’ın teklifi gibi olaylar, içindeki “şeytan” veya daha doğrusu acizliği, tembelliği ve iradesizliği ile yüzleşmesine neden olur.
Bir akşam Macide ve Ömer, Nihat ve diğer arkadaşlarıyla bir saz bahçesine giderler. Macide oradaki insanların yapmacıklıklarını ve sığlıklarını gözlemler. Orada Bedri ile karşılaşırlar. Bedri öğretmenliği bıraktığını, geçimini piyano çalarak ve özel ders vererek sağladığını anlatır. Sanat ve müzik üzerine konuşurlar, Bedri oradaki müziği ve ortamın bayağılığını eleştirir, gerçek sanatın farklı olduğunu savunur. Macide, Bedri’nin dürüstlüğünden ve sanatına olan bağlılığından etkilenir, onu diğerlerinden farklı bulur.
Macide, Ömer’in arkadaş çevresinden gitgide uzaklaşır ve onların yapmacıklıklarından rahatsız olur. Bir etkinlik çıkışında, Ömer’in arkadaşlarıyla bir bara gitmeyi kabul etmesi ve Macide’yi geçici olarak yalnız bırakması Macide’yi üzer. Barda, İsmet Şerif’in Macide’ye yaklaşması ve bayağı tekliflerde bulunması, Macide’nin bu çevreden tamamen tiksinmesine neden olur.
Macide, bu olaylardan sonra ilişkileri üzerine düşünür. Ömer’in kendisiyle birlikteyken iyi davrandığını, ancak uzaklaştığında eski haline döndüğünü, hatta daha ileri gittiğini fark eder. Aralarındaki farklılıkların ve Ömer’in değişme konusundaki iradesizliğinin ilişkiyi sürdürmeyi imkânsız kıldığını anlar.
Bir gün, Macide’nin Balıkesir’deki teyzesi ve eniştesi, Bedri’nin ablasına ulaşarak Macide ve Ömer hakkında dedikodular yaparlar, Macide’nin namusunu sorgularlar ve onlara olan borcunu söylerler. Bedri’nin ablası Macide’yi ziyaret ederek Bedri’nin onlara maddi yardımda bulunduğunu ve bunun kendi ailesine zarar verdiğini söyler. Macide, Bedri’nin fedakarlığını öğrenir ve kendi ailesinin ve çevresinin ne kadar aşağılık olduğunu görür. Bu olayların ağırlığıyla bayılır.
Macide uyandığında Ömer gelir. Macide olanları anlatır. Ömer kendi yaptığı çirkinlikleri itiraf eder: Hafız Efendi’yi tehdit ederek 250 lira aldığını söyler. Hafız Efendi’nin de zaten parayı alıp kaçma planları olduğunu ve Ömer’in tehdidini dünyanın bayağılığının bir kanıtı olarak gördüğünü anlatır. Ömer bu olayla kendi içindeki fenalığı, iradesizliğini ve tembelliğini görmüştür. Artık kendine bile inanmadığını, baştan aşağı değişmesi gerektiğini ama nasıl olacağını bilmediğini söyler. Macide’yi bu anlamsız ve günah dolu hayata ortak etmenin cinayet olduğunu düşünür.
Macide bu olaylardan sonra Ömer’den uzaklaşmaya karar verir. Ömer’in hapishaneye girdiğini Bedri’den öğrenir. Bedri, Nihat’ın grubunun siyasi amaçlarla para sızdıran, rakip listeleri yapan ve sonunda idealist gençlerin ihbarıyla yakalanan maceraperestlerle işbirliği içinde olduğunu anlatır. Ömer’in doğrudan bu işlere karışmadığını ancak Hafız Efendi meselesinin ortaya çıkmasından korktuğunu söyler.
Macide ve Bedri, Ömer’i hapishanede ziyaret ederler. Ömer, Macide’yi görmek istemez, sadece Bedri ile konuşur. Ömer, Bedri’ye hayatının muhasebesini yaptığını, bomboş ve anlamsız bir gençlik geçirdiğini, “içimizdeki şeytan” dediği şeyin aslında gurur, salaklık, acizlik, tembellik, iradesizlik ve hakikatlerden kaçma alışkanlığı olduğunu anladığını söyler. Kendi günahlarıyla dolu olduğunu, Macide’yi bu hayata ortak edemeyeceğini söyler. Evlilik evraklarını yırtar ve Bedri’den Macide’ye sahip çıkmasını, hatta onunla evlenmesini ister. Kendisinin ise molozdan bir adam yaratmaya, yani yeniden kurulmaya ihtiyacı olduğunu söyler.
Macide, Ömer’e hapishaneye girmeden önce yazdığı, ilişkilerini bitirme kararını açıkladığı mektubu Bedri’ye verir. Mektubunda, farklı dünyaların insanları olduklarını, mantıklı bir sebebi olmamasına rağmen Ömer’i sevdiğini, ancak bu sevginin kendi iradesi dışında bir kuvvetten geldiğini düşündüğünü yazar. Ömer’le birlikteyken kendi iradesini kullanamadığını, onun yaptıklarını doğru bulmadığını ve bu anlamsızlığa daha fazla katlanamayacağını ifade eder. Ömer’in değişmeyeceğini gördüğünü ve onun selametinin yalnız kalmasında olduğunu düşündüğünü belirtir. Ömer’i sevse de ayrılmanın kaçınılmaz olduğunu anladığını yazar.
Roman, Macide’nin kendi iradesiyle ve kimseye bağlı kalmadan, tesadüflerin oyuncağı olmayı reddederek kendi yolunu çizme çabasıyla biter. Ömer ise kendi “içindeki şeytan” ile yüzleşmiş, ancak yeniden başlamak için yalnız kalmayı seçmiştir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.