EŞREF SAATİ

26 Mart 2008 tarihinde tarafından eklendi.

EŞREF SAATİ ŞEVKET RADO

KONUSU: Hayat, aynı zamanda bir tecrübeler toplamıdır. Kimimiz bu tecrübeler neticesinde elde ettiğimiz birikimleri, çeşit­li yollarla aktarabilir; kimimiz ise, bunu beceremeyiz. Şevket Rado, yıllarca süren gazete ve dergi yöneticiliği, fikir adamlığı ile sahip olduğu engin görüşlerini, bu kitabında okuyucuya ulaştırmaya çalışmıştır.
Kitap yirmi yedi bölümden oluşmuştur.

BÖLÜMLER:

EŞREF SAATİ:

Sizin için günün en iyi saati hangi saattir hiç düşündünüz mü? Şair tabiatlı olanlar akşam saatlerini severler. Güneşin batışı insana tuhaf bir hüzün verir. ..Yemek düşkünleri de öğle saatleri­ni… Yaş ilerledikçe insanlar sabah saatlerini sever olurlar…Sizin için en iyi saat hangisidir? Buradan bir şey söyleyemem ama bana sorarsanız, saatlerin en iyisi…..şu ne zaman geldiği pek de bilin­meyen, adına “Eşref Saat” dediğimiz saattir. Eşref saat gündelik hayatımızda işlerimizin en iyi gittiği, kararlarımızın en isabetli olduğu, hükümlerimizde asla yanılmadığımız saattir…..
Yalnız sizin, teker teker insanlann hayatında değil, milletle­rin hayatında da eşref saatler vardır. O saatler gelmeye görsün, milletler esaretten kurtulurlar; o saatler gelip çatınca ordular hari­kalar yaratırlar…
Milletlerin eşref saatlerini büyük dâhiler keşfeder…
Her iyi şey eşref saatte olur. Biraz sabır göstermek, biraz dikkatli davranmak, insanların bam teline dokunmamaya çalış­mak, evinizde (işinizde) eşref saati sık sık çaldırmak için yeterli­dir.

DAHA IYI OLABİLİR:

Hangi hâl ve şartlar içinde olursa olsun daima daha iyiyi is­temek! Fertleri de, milletleri de günbegün yükseltip refahın en yüksek katlarına çıkarmak için herkesin yüreğinde, sahibini daha iyiye itmekten bıkmayan bir motor saklı bulunmalıdır… Ata­türk’ün çok güzel bîr sözü vardır: “Zafer, zafer benimdir diyebilenle­rindir. ”
Kanaatkârlık elbette kaybedilmemesi gereken iyi özellikler­den biridir. Ama icap ettiği zaman kullanılmalıdır. Toprak bom­boş dururken bir avuç tarlayı ekerek, “benim ihtiyacımı bu kadarı karşılar” deyip oturan, daha fazlasını istemeyen fakirlikten kurtulamaz.

YAŞAMA ZEVKİ:

Şu birkaç günlük ömrümüzü saadet içinde geçirmek hepimi­zin tek arzusudur. Yaşamdan zevk almayı bilmek, mesut olmanın olmazsa olmaz koşuludur.
Bu dünya, gelinebilecek dünyaların elbette kî en iyİsidir. Et­rafındaki konularla ilgilenmesini bilenler, asla sıkılmazlar.

GÜLER YÜZ:

Asık suratlı insanlardan hoşlanır mısınız desem bana güler­siniz. O zaman, sizde her zaman güler yüzlü olmaya gayret edi­niz. Güler yüzlü insanlar arasında yaşayanların hayatı daha tatlı geçer.

TATLI DİL:

Yılanı deliğinden çıkarır derler. Yılan pek insan dilinden an­lamaz ama tatlı dilin neler yapmaya yettiğini anlatmak için böyle demişlerdir.
Tatlı dilli insanlar vardır, onları dinlemek insana büyük bir zevk verir.
Ayrıca tatlı dilin açamayacağı kapı yoktur.

GENÇLİĞİN KIYMETİ:

Nasıl mevsimlerden bahar varsa, insanların baharları da gençlik dönemleridir. Baharda, her taraf yemyeşil olur, çiçekler açar, dallar meyvelerle bezenmeye hazırlanır. İnsanların gençlik­leri de aynen böyle olur. Ancak, insanların meyve toplamaları, ağaçlar kadar erken olmayabilir. Bu yüzden sabır etmesini de bilmelidirler.
Ayrıca, insanlar hayatlarının her döneminde genç kalmayı başarabilirler. Bu da, her yaşa uygun iş ve zevk becerilerini geliş­tirmekle mümkün olur.

 ÇOCUKLARIN ANA VE BABALARINDAN BEKLEDİKLERİ:

Çocuklarımızın yetişmesi, anne ve babaları en fazla meşgul eden meselelerden biridir. Eğer yorgunluklara katlanıyorsanız, üzüntülere göğüs geriyorsanız, bin bir sıkıntıyı yenmeye gayret ediyorsanız yalnız onlar için, onların iyi yetişmeleri, ileride sizin kadar yorulmamaları, üzülmemeleri için katlanıyorsunuz.
Bir de işin çocuklar tarafından bakılan cephesi vardır. Çocu­ğun yeryüzünde en çok sevdiği iki varlık anası ile babasıdır. O her hareketiyle sizi taklit etmeye, size benzemeye çalışır.
Onun iyi bir İnsan olarak yetişmesini istiyorsak, ilk önce iyi bir insanda bulunması gereken meziyetleri, kendimize mal etme­miz gerektiğini unutmamalıyız.

GÖNÜL ZENGİNLİĞİ:

Zengin olmak, bir gönül meselesidir. Gönül zenginliği, baş­kasının servetini kıskanmamaktır.
Bir kere ruhça zengin olalım, gönüllerimiz zengin olsun, Öte­ki zenginlik kendiliğinden gelir.

İSTEMEK:

Dünyada insanların mesut olabilmesi için topu topu iki yol varmış. Bunlardan biri bütün istediklerini elde etmek; ikincisi ise elde edebileceklerini istemesini bilmektir.
Hangi isi daha gerçekçi ve hakkımızda hayırlı olandır? Tabii ki ikincisi.
Bütün istediklerini (maddi ve manevi) elde etmek, gerçek­leşmesi çok zor olan bir olaydır. Elde edebileceklerini istemek ise gayet mantıklı, insanı güçlü kılan, her attığı adımın sağlam olma­sını sağlayan yoldur. Buyurun tercihinizi yapın.

NORMAL İNSAN:

Normal insan, genellikle memnun olan, her şey istediği gibi gitmese bile neşesini kaybetmeyen insandır. O kafasının içinde kurduğu dünyada değil, etiyle kemiğiyle içinde yaşadığı dünyada dolaşmasını bilir. Hoşgörülüdür. Kendisini olduğundan yüksek görmez. Kendisinden çok, çevresindekilerle meşgul olur. Olayları ve kişileri anlamaya çalışır. Dış görünüşüne bakarak insanlar hakkında karar vermez.
Normal olmak için ne kadar çaba sarf edersek edelim. Yine de hepimizde bir parça anormallik vardır.

 FAYDALI BİR İŞ GÖRMEK ZEVKİ:

Bir iş görme, bir eser meydana getirme zevki, sadece aydın­lara, sanatkârlara ait değildir. Bu zevk herkeste vardır.
Bütün güzel eserlerde, sadece yapanların değil, hemen her­kesin payı vardır. Toplum bir bütündür. Bir Türk Genci, uluslar arası alanda, başarı kazandığında, hepimiz bundan bir pay çıkarmıyor muyuz? Yine, milli bir güreşçimiz dünya şampiyonu olduğunda, hep birlikte sevinmiyor muyuz? O zaman başarısız­lıklardan da kendimize pay çıkarmalıyız. Ancak, o zaman daha faydalı İşler görme yolunda ilerleyebiliriz.

İHTİYARLIK ÜZERİNE:

Ömrün her çağı güzeldir. İhtiyarlığın da. Yeter ki, ömür iyi yaşanmış olsun. Yeter ki, ihtiyarlayıncaya kadar geçen dönem, iyi geçirilmiş olsun. İnsan ihtiyarlayınca, belki gençlerin yapabileceği bazı şeyleri yapamaz hale gelebilirler. Ama, unutulmasın ki, bü­yük işler kuvvetle veya çeviklikle değil, düşünce ile sözünü ge­çirme ile, ortaya doğru fikirler atmakla başarılır.

HERKES KENDİ YERİNDE:

Bugün, ne olursa olsun başkasının yerinde olmak İsteyen biri ile karşılaştım. Ne kadar yanlış bir yol. Oysa ki herkes kendi ye­rinde olmalıdır. Tamam, insan kendi yerini yeterli görmeyip, ileriyi hedef almalıdır. Ancak, bulunduğun yeri hak edip sağlam­laştırmadan, başka bir yere atlamaya kalkmak bazen İnsanı boş­luğa da düşürebilir.

HERKES KENDİ HAYATINI YAPAR:

Hayatta bir işi yapmak için, hiçbir yaş geç değildir. Hayatı uzatan böyle bir yaşama ve hayattan zevk alma isteğinin canlı almasıdır. 83 yaşındaki bir heykeltıraşa: “En beğendiğiniz eseriniz hangisidir?” diye sormuşlar. “Şimdi yapmakla meşgul olduğum eser” diye cevaplamış.
Herkes kendi hayatını yapacak, fethedecektir. Bu da yüksel­meye çalışmakla, daha üstün bir hayat seviyesine ulaşmakla olur.

İYİMSERLİK, KÖTÜMSERLİK:

Bir yazar, “İnsanları, beraber yaşadıkları kimselere hayatı hoş bir hâle getirenler, bir de beraber yaşadıkları insanlara hayatı zehir edenler diye ikiye ayırmak kabildir” diyor.
İyimser insanlar yalnız kendi hayatlarını tatlılaştırmakla kalmazlar, beraber yaşadıkları insanlara da hayatı pembe bir göz­lük arkasından seyrettirirler. Kolay kolay ümitsizliğe kapılmazlar.
Kötümserler ise, her şeyi kara, her şeyi korkunç, her şeyi noksan görür.
Siz hangisi olmayız tercih edersiniz?

TALİH:

İnsanlardan bazılarının talihli, bazılarının da talihsiz oldu­ğuna inanmayan pek az insan vardır. Nedir bu talih?
Talihli olmanın ilk şartı, insanın bir yeteneğinin olmasıdır. Her insanın da mutlaka bir şeye yeteneği vardır. Talihli olmak için işe, o yeteneği geliştirmeye çalışmakla başlamalıdır.
Talihli olmanın ikinci şartı, İnsanın kendisine inanması, gü-venmesidir. Ama bu hiçbir zaman kibir derecesine vardırmamalıdır.

KENDİ KENDİMİZİ ALDATMAK:

Bir işi yapamadığımız, beceremediğimiz vakit hatayı kendi­mizde arar ve çözümlerini bulmaya çalışırsak, doğru olanı yapmış oluruz. Yok, tersini yapar, her beceriksizliğimizi ve yanlışımızı kendimizde değil de, başkalarında aramaya kalkar, başkasına yüklemeye çalışırsak ne olur? Ne olacak, tabii ki kendi kendimizi kandırmış oluruz.

ÖĞÜT VERMEK:

Öğüt vermenin tatlı bir zevki vardır. O zaman verelim: Mutlu bir hayat için bir tek temel vardı, o da her zaman iyiyi ve doğruyu araştırmaktır. Hayattan memnun olmanız onu iyi kullanmanızla ve kendi kendinizden memnun olmanızla müm­kündür.
Sonra çalışınız, durmadan çalışınız. Fakat aynı zamanda eğ­leniniz de. Mesele yorulmadan çalışmanın sırrını bulmaktır. Her şeyi bilmek, her şeyi öğrenmek İsteyiniz. Dürüst olun. Aşka asla ihanet etmeyin.

ÇOCUKLAR BABALARI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRLER?

6 yaşında: Babam her şeyi biliyor.
10 yaşında: Babam çok şey biliyor.
15 yaşında: Ben de babam kadar biliyorum.
20 yaşında: Şu gerçek ki, babamın pek fazla bir şey bildiği yok.
30 yaşında; Bir kerede de babamın fikrini alsam fena olma­yacak.
40 yaşında: Ne de olsa babam bazı şeyleri biliyor.
50 yaşında: Babam her şeyi biliyor.
60 yaşında: Ah, babam hayatta olsaydı da kendisine danışabilseydim!

Biz ne yaparsak yapalım, çocuklarımız bizim hakkımızda agağı yukarı böyle düşünürler.

Etiketler:

Yorumlar

  1. serkan dedi ki:

    eşref saati çok güzel bir dizi ben bu dizi de oyuncu olarak kara eşref yani yavuz bingöl u seviyorum. acama yavuz bingöl un msn adresi var mı var sa öğrenirmisiniz lütfen …

Yorum Yaz

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Dramatik Şiir